Kemalist Devrim ve Moderizm İlişkisi.

Eylül İrem Atik
5 min readJul 6, 2021

Modernizm ile yeni bilinç, yeni zaman ve yeni insan geliştiği aşikar. Latince kökenli olan modern, Modo’dan gelen Modernus’tan doğmuştur. Modernus ise Latince anlamıyla “Hristiyanlık döneminden Pagan döneminin iki farklı karaktere sahip olduğunu belirtmek üzerine, genellikle eskiden yeniye geçiş anlamında” kullanıldı. Bu cümlelerin üzerine Modernizm sadece çağın gerekliliklerine uygun, yeni olanı kabullenen bir düşünce olarak görmemek gerekir. Çünkü Modernizmde akıl ve bilgi ana etmenlerdir. Bir konu yeni diye onu Modern kabul etmek yanlıştır; akla ve bilgiye de uymazsa o konu Modern değildir. Aklın dış dünyayı bilmesiyle, kendinde olanı birleştirerek tekrardan üretmesiyle, sahip olduğu bilginin doğasını birleştirmesiyle Modernizmin gerçekleştirilmesinde insan aklının ve bilgisinin ne denli önem taşıdığını gösteriyor.

İnsanlar, çevresindeki doğa olaylarını belirsizlikler ve bir yaratıcının eseri olarak kabul ederken Modernizmin getirdiği akıl ve bilgi evreni onun yerini almıştır. Modernizm evreninde bilgi ve aklın en büyük güç olmasının asıl nedeni de Modernizmin asla sonlanmayacak bir süreç olmasıdır. Bu fikir zaman ve mekandan ayrıdır. Daha Modernizm terimi çıkmadan da var olmuştur ve onun var olmak için etiketlenmesi gerekmez. Varılmak istenen düşünce sürekli kendini güncelleyerek insan aklının ve bilgisinin tükenmesiyle yok olacaktır. Bu da ancak insanın yok olmasıyla mümkün olabilir.

Modernizm bir tsunami gibidir; sert ve yıkıcı dalgaları ne varsa kendiyle birlikte hepsini götürür ve artık kullanılmaz hale getirir. Çünkü Modern dünyanın gerisinde kalan fikirler aklın ve bilginin oluşturduğu akılcı bireyler tarafından benimsenmez. Bu yüzdendir ki modern devletlerin doğuşuyla, Reform hareketleri sonrası Kilisenin otorite kaybıyla yeni insanlar yeni fikirlerini yeni zamanda hayata geçirmiştir. Ortaçağ’da güçlü bir role sahip olan ve temel ideoloji olan Katoliklik bile Modernizme karşı yeterince güçlü kalamamış ve yerini yeni ideolojilerle paylaşmak zorunda kalmıştır.

Modernizm öncesinde ulus-devlet kavramı olmadığı için bunun yerini din üstlenmişti. İnsanlar dini topluluklar ve bunların üzerindeki adetler, gelenekler etrafında toplanarak gruplaşmıştı. Örneğin Haçlı Seferleri ile din düşüncesinin sadece o topluluklarda hüküm sürmediğini, kartografya üzerindeki toplumlar üzerinde kendine katılanları birleştirmesini, katılmayanların da topluluktan ötekileştirilerek ontolojilerini silinmesini sağlamak. Ulus ise dinle benzer kimliksel süreçleri ve özellikler açısından benzese de milliyetçiliğin seküler formudur.

Kemalizm ve cumhuriyet sonrasına baktığımızda Türk Modernleşmesini de aslında ulus-devlet yapısında görebiliriz. Kongar’ın tanımıyla çağdaş uygarlık laik ve demokratik sosyal hukuk devletinin gerçekleştirilmesiyle mümkün. Çağdaş uygarlığa ulaşmak için de bu uygarlıkları temsil eden devletlerin denetiminden kurtulmak ve onlarla eşit şartlara sahip olabilecek raddeye gelmektir.

Ulus-devletin etkisini göstermesi için toprakları üzerindeki egemenliğin olması gerekir. Egemenlik olmayan toplumlarda yeni bilince sahip olacak ve yeni zamanlar yaratacak yeni insanlar olmayacağı için kısır bir döngü içinde sadece kendini yenileyen çağın gerisinde birey olmayı bile bilmeyen canlılar kalacaktır.

Kemalizme gelindiğinde ise onun ismine veya tanımına bakmaya gerek yoktur, bu göreceliyken onun karakterini anlamak gerekiyor. Osmanlı’dan kalan sorunları, dönemin ekonomik ve sosyolojik yapısıyla zor bir süreçle baş başa kalan bu düşünce ile aslında Ortaçağa benzer özelliklere rastlanır. Padişah Tanrıyı temsil etmektedir, baba figüründedir ve toplum onun çocuğudur. Kemalizm ise bunu fırsat bilip aslında toplumu birleştirmeyi de bu figür sayesinde hedeflemiştir. Kemalizmin getirdiği Türk Devrimleri ve toplumsal-ekonomik politikalarıyla yine güçlü bir baba figürü Cumhuriyet’e geçmiştir. Fakat işleyişinin farklı olmasıyla birlikte akıl ve bilginin oluşturduğu bu modern fikir nitekim yıkıcı,sert ve devrimci olmuştur. Her devrimin/inkılabın kanlı ve olaylı olmasının sebebi de modernizmdir. Bir yerde eski kalmış bilinçlere sahip eski insanlar eski zamanlardaki gibi hüküm sürüyorsa, yeni bilince sahip yeni insanlar yeni zamanlar yaratmak isteyecektir. Burada önemli olan eski modernliğini kendini güncelleyerek sürdürüyorsa, yeniyi savunanların istekleri nelerdir? Yeniyi savunmak her daim modern olanı savunmak değildir, çünkü her iki durumda da akılcılık ve epistemoloji yoksa iki durumdaki toplumlar aynıdır, sadece farklıyız diye birbirini kandırıyordur. İşte bu yüzden bazı zamanlarda sadece güncel olmak yetmez. Günümüzde yenileşen her şeyin de modern olmamasının sebebi budur. Herkesin modern davranmasıyla modernizmin gerçekten yaşanıyor oluşunun arasındaki fark da budur. Modernizm kendini etiketleyenlerin de ötesindedir.

Bu yüzdendir ki modernizm ve kapitalistleşme sayesinde askeri-sivil bürokrasiyle ve onların uygulanmasını sağlayan kadrolarla ekonomik olarak gelişmiştir. Bunun yanı sıra sanatta, sosyal yapıda, eğitimde yapılan çalışmalarla, Batılı okullara öğrenci göndererek işinin ehli olmasını sağlamalarıyla gelecek yıllarda dönüt yapacak nesiller yetiştirerek başarılı olmuştur. Toplumun bütünleşmesini sağlayarak Anadolu’da etnik unsurları ve dini cemaatlerin hepsini modern, laik ve Türk üst kimliği altında dönüştürmek hedeflenmişti. Bütünleşme sağlanamayan yerlerde İslamiyet ve etnik azınlıkların birleştiği birer Kürt Teali ile muhalefet alanı açılmıştır. Taşralar gericilik merkezleri haline gelirken İslami bir muhalefet ile laikliğin karşısında hıyanetle durmuşlardır. Cumhuriyet işte modernizmin yıkıcı ve sert özelliği olan objektif davranmayı örnek alıyordu; Anadolu’nun tüm yerel, etnik, dinsel ve kültürel farklılıklar önemsizdi. Ulusçuluk ile hepsi birleşmeliydi. Kemalizm yenilikçi yapısıyla eskiden kalanı yarım bırakarak, idare etmekle ilerlemez. Tıpkı modernizm gibi yıkıp devirmek zorundadır. Çünkü tsunami gibi önünde kim ya da ne olduğuna bakmaz, sadece ileriye daima akılcılığa ve epistemolojiye bakar. İşte Atatürk’ü diğer devrimci ve reformculardan farklı kılan buydu. Modernleşmenin sadece görüntüde olmasını istemiyordu, toplumun ve kültürün her şeyiyle akılcılığa uymayan her bir zerresinin temelden değişmesini istiyordu.

Bunun nedenini de aslında Kemalist bir ideolog açıklıyor: “Padişahlığın ve halifeliğin bir meclis kararıyla ortadan kaldırılabileceğini, ama bu kurumların tehdidinden tümüyle kurtulabilmenin, onlara güç veren fikirlere ve faaliyetlere karşı uzun yıllar mücadele etmeye bağlı olduğu açık.” Böylelikle yapılan devrimlerin yıkıcı ve sert olmasının nedenini anlayabiliriz. Karşısına kim çıkarsa çıksın Kemalizm, tam bağımsız ve halk iradesine dayalı demokratik bir ulus devleti yaratarak çağdaş uygarlık seviyesinin gerisinde kalmamak hedeflerini gerçekleştiriyordu. Bundan dolayıdır ki Aydınlanma geleneğinin seküler kültürde olmasının sebebi Kemalizm’in bilimsel ve akılcı olmasından kaynaklanır.

Kemalizm’in modern olmasının sebebi de aslında 9 Mayıs 1935'te Cumhuriyet Halk Partisi’nin 4. genel kongresinde olan “Yalnız birkaç yıl için değil geleceği de kapsayan düşüncelerimizin ana çizgileri burada toplu bir biçimde yazılmıştır. Partiyi kapsayan bütün bu ilkeler Kemalizm yoludur” ibaresidir. İşte bu nedenle Kemalizm’i 19. yüzyıl kafasında düşünmemek gerekir fakat aynı zamanda modern olmasıyla da her kesimi kucaklamayarak yıkıcı ve sert olmaya devam edecektir. Herkesi kucaklamaya değil, akılcılığı ve bilgiyi işleyenlerle birlikte geride kalanları yeni bir zamana sürüklemek için burada. Bu yüzden günümüzde de geçmişte olduğu gibi siyasal islam ve feodal ağaların peşinde dolaşan modern olduğunu söyleyen mandacılarla uğraşmaktadır.

Atatürk, modern dünyayı oluşturan aydınlanmacı ve akılcı düşünceleri okuyup iyi anlamış bir lider olarak Doğu toplumlarının bu acınası düşüncelere bel bağlamak yerine kendi gibi sert mizaçlı, kararlarında net ve asla yarım olmayan, karşıda ne varsa yıkmaktan korkmayan bir toplum olmasını istemektedir. Bu nedenle mağduriyet yaratmak isteyenler olsa dahi, Kemalizm modern dünyaya ayak uydurarak kendi kendini şekillendirmeye devam edecektir. Yapılan devrimleri şartlara göre değerlendirmek gerekse de unutulmamalıdır ki her zaman olabilecek bu gelişmeler yıkıcı ve sert olmakla birlikte akılcı olmazsa modern olamaz. Bu yüzden modernizm kendini etiketleyenlerin yanında değildir, modernizm ve kemalizm bir dinamik bir şekilde işleyerek her zaman aklın ve geleceğin durağan olmayan parlaklığının yanında olacaktır.

KAYNAKÇA

1-) Microsoft Word — meryem uzunoğlu.docx (idildergisi.com)

2-) T (ktb.gov.tr)

3-) 749647 (dergipark.org.tr)

4-) (PDF) MODERNİZM ve CUMHURİYET’İN MODERNLEŞTİRME PROJESİ OLARAK KEMALİZM MODERNISM and KEMALİZM AS A MODERNISATION PROJECT OF THE REBUPLIC (researchgate.net)

5-) Kemal Atatürk ve Çağdaş Türkiye

6-) Sivil Toplum ve Öncesi: Rousseau, Hegel, Marx

7-) Dünden Bugüne Yurttaşlık: 21. Yüzyılda Yurttaşlık: Ulus Devlet ve Küreselleşme

--

--

Eylül İrem Atik

Tez ve antitez ile bilinçli bir manipülasyon mümkün kılınmış gibi, verilerin sorgulanabilir olması tasma ile dolaşmak gibi olduğundan özgürlük gibi görünüyor.